Skip Global Navigation to Main Content
Skip Breadcrumb Navigation
Konuşma Metinleri

2010 İnsan Hakları Uygulamaları Ülke Raporlarının yayınlanması ile İlgili Basın Açıklaması

8 Nisan 2011

 Dışişleri Bakanı Hillary Rodham Clinton

A.B.D. Dışişleri Bakanlığı
Sözcülük Makamı
Washington, D.C.

DIŞİŞLERİ BAKANI CLINTON: Herkese günaydın.  Bugün, dünya genelinde insan haklarının durumunu inceleyen 35. yıllık raporu Kongreye sunmak üzere buradayım.  İnsan hakları mücadelesi, doğruyu tekrar tekrar anlatmakla başlar.  Ve bu yılın raporu, dünya çapındaki insan hakları durumunu belgeleyen en büyük kurumlardan biri olan Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı’nın bir yıl boyunca doğruları sürekli olarak anlatmasını simgelemektedir.

Bu raporu dürüst bir küresel insan hakları konuları özeti olarak çıkarmak için çok emek sarf eden Dışişleri Bakan Yardımcısı Mike Posner’a, Demokrasi, İnsan Hakları ve Çalışma Bürosu’na ve dünya çapındaki yüzlerce çalışma arkadaşıma ve elçiliklere teşekkür etmek istiyorum.  Aynı zamanda kendi toplumlarında insan haklarını izleyen ve bu konuda mücadele eden, bilgilerinden ve önerilerinden büyük ölçüde yararlandığımız çok sayıda insana da teşekkür etmek istiyorum.

Geçtiğimiz aylarda Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da ve diğer baskıcı toplumlarda barışçıl demokratik değişim ve evrensel insan haklarına saygı talep eden aktivistler bize özellikle ilham verdi.  Amerika Birleşik Devletleri nerede olursa olsun demokrasi ve insan hakları davalarını ilerletmek isteyenlerin yanında olacaktır ve gerek bizzat, gerek yazılı olarak, gerek internette piksel olarak, temel özgürlükleri olan ifade ve barışçıl toplanma hakkını icra edenlerin yanında olacaktır.  Bu rapor genelde gazeteci ve yazarların, kanun yapıcıların [parlamenterlerin], sivil toplum kuruluşlarının ve elbette başka hükümetlerin ilgisini çekmektedir ve umarım bu yıl da böyle olur.

Devlet idaresi hususunu 21. yüzyıla göre güncelleme görevimizin bir parçası olarak bugün yeni web sitemiz olan humanrights.gov adresinin lansmanını yapmaktan da ayrıca mutluluk duyuyorum.  Bu site Amerika Birleşik Devletleri Hükümeti’nin bütün birimlerinden biraraya getirilen küresel insan hakları konularının derlendiği ve kullanıcının tek bir ortamdan edinebileceği bilgiler sunacaktır.  Bu site dünyanın dört bir yanından raporları, beyanatları ve güncellemeleri biraraya toplayacaktır.  Arama yapılabilecek ve emniyetli bir web sitesi olacaktır.  Siteyi kullanmak için kayıt yaptırmak gerekmeyecektir.  Böylece yurttaşların, öğrencilerin, bilim adamlarının, STK’ların ve uluslararası kuruluşların hükümetlerden hesap sorabilmelerinin kolaylaşacağını umuyoruz.

A.B.D. Dışişleri Bakanlığı’nda insan hakları yılın 365 günü bir önceliktir.  Her bir büyükelçimizin görevinin bir parçasıdır.  Bu konu benim veya Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Otero’nun veya yabancı liderlerle görüşen herkesin gündeminde bulunuyor.  Ve Obama Yönetiminin dış politikasının özünü oluşturan hususlardan biridir çünkü bu konu esasında değerlerimiz, çıkarlarımız ve güvenliğimiz ile aynı hizadadır.  Tarih, yurttaşlarının haklarına saygı gösteren hükümetlerin zamanla daha istikrarlı, daha barışçıl ve sonuçta daha müreffeh olmaya meyilli olduklarını göstermiştir.

2010 yılında artış gösteren üç eğilimden bilhassa kaygı duyduk.  Birincisi, sivil toplum aktivistlerine yapılan geniş çaplı baskılar.  Ülkelerin gerçek anlamda demokratik yönetime doğru ilerleyebilmeleri için, halklarının ihtiyaçlarını anlamalarına yardımcı olacak ve bu ihtiyaçları tatmin etmelerini sağlayacak özgür ve canlı sivil toplumlara gereksinimi vardır.  Ama örneğin Venezuela’da hükümetin sivil toplum aktivistlerini sindirmek ve onlara zulmetmek için mahkemeleri kullandığını gördük.  Venezuela hükümeti bağımsız medya, internet, siyasi partiler ve STK’lar üzerine yeni kısıtlamalar uyguladı.  Rusya’da sivil toplum grupları üzerindeki baskıların şiddete dönüştüğünü ve gazetecilere ve aktivistlere karşı çok sayıda saldırı yapıldığını ve öldürüldüklerini gördük.  Çin’de 2011 yılının ilk aylarında kötüleştiği görülen olumsuz eğilimlere şahit olduk.

Tekrar tekrar söylediğimiz gibi, Birleşik Devletler güçlü ve müreffeh bir Çin’in yükselişini sıcak karşılamaktadır ve Pekin ile yakın zamanda düzenlenecek olan Stratejik ve Ekonomik Diyalogumuzu ve ortak küresel zorlukların ele alınacağı işbirliğimizin devamını heyecanla beklemekteyiz.  Ancak, aralarında kamu menfaatini gözeten hukukçular, yazarlar, sanatçılar, aydınlar ve aktivistlerin de bulunduğu onlarca insanın Şubat ayından bu yana rastgele gözaltına alınıp tutuklandıklarına dair haberler bizi derinden kaygılandırıyor.  Bunlar arasında geçtiğimiz Pazar günü gözaltına alınan tanınmış sanatçı Ai Weiwei de vardı.  Bu tür gözaltılar hukukun üstünlüğüne aykırıdır ve Çin’e uluslararası düzeyde tanınmakta olan ifade özgürlüğü hakkını icra etmekten dolayı gözaltına alınanların tümünün serbest bırakılması ve tüm vatandaşlarının temel özgürlüklerine ve insan haklarına saygı duyması çağrısında bulunuyoruz.

Sivil toplum aktivistlerine yapılan yaygın baskıların ötesinde, 2010 yılında ikinci bir eğilim daha gördük – ülkeler tarafından internet özgürlüğünün kısıtlanması yoluyla ifade, toplanma ve örgütlenme gibi temel özgürlüklerin ihlal edilmesi.  Şu anda kırktan fazla hükümet çeşitli yöntemlerle internete kısıtlamalar uygulamaktadır.  Bazıları siyasi gerekçelerle web sitelerine sansür uygulamıştır.  Bazı ülkelerde demokrasi ve insan hakları aktivistleri ve bağımsız blogcular emaillerinin hack edilmesi veya bilgisayarlarına yüklenen casus yazılımlar ile her bir klavye tuşlamalarının rapor edilmesi ile karşılaştılar. Dijital aktivistler, şifrelerini vermeleri ve meslektaşlarını işe bulaştırmaları için işkence gördüler.  Burma ve Küba’da hükümet politikaları, çevrimiçi muhalefeti sıradan insanların internet erişimlerini engelleyerek başlamadan gasp etti.

2010 yılının üçüncü kaygı verici eğilimi, ırk ve etnik azınlıklar ve dini azınlıkların yanısıra lezbiyen, gay, biseksüel ve transgender kişilerin de aralarında bulunduğu savunmasız azınlıklara uygulanan baskı olmuştur.  Örneğin Pakistan’da mukaddesata küfretmek, halen idam ile cezalandırılan bir suçtur.  Ve mukaddesata küfretmeyi konu alan kanun, başka Müslümanların inançlarını paylaşmayan Müslümanlara karşı ve farklı biçimde ibadet eden gayrımüslimlere karşı da uygulanmıştır.

2011 yılının ilk iki ayında Pakistan’da bu kanunun reforme etmek için çalışan iki hükümet yetkilisi, Vali Taseer ve Bakan Bhatti, bir fetva ile hedef alındılar ve katledildiler.  Irak, Mısır ve Nijerya’da dinlerini barışçıl bir biçimde icra eden Hıristiyan ve Müslümanlara karşı aşırıcılar tarafından şiddetli saldırılar düzenlendi.  İran’da 2010 yılında hükümetin 300den fazla insanı resmi yöntem izlenmeden idam ettiğine dair çok sayıda raporumuz var.  Bunların çoğu etnik azınlıklara mensuptu.  Örneğin Mayıs ayında Evin Cezaevinde dört Kürt erkeği asılarak idam edildi.  İran’ın insan haklarına saygı duyması gerektiğini savundukları için 2006 yılında tutuklanmışlardı.  İşkence altında terörizm yaptıklarını itiraf ettikleri raporlanmıştır. Ve ben de hükümetimiz de eşcinsel haklarının insan hakları olduğuna inandığımız için, devlet destekli homofobi konusunda ciddi kaygılarımız devam etmektedir.  Örneğin Uganda’da eşcinsellik halen yasaktır ve insanlar taciz edilmeye, ayrıma maruz kalmaya, tehdit edilmeye ve baskılanmaya devam ediyor.

Ama haberler tabii ki tamamen kötü değil.  Birkaç ülkede insan hakları durumlarında iyileşmeler gördük ve geçtiğimiz aylarda insanların evrensel insan haklarını istedikleri Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki ayaklanmalara da şahit olduk.  Kolombiya’da hükümet insan hakları savunucuları ile istişarelere başladı.  Şiddetin sona ermesine yönelik çabaları destekliyor.  Kolombiya’da çok uzun süren iç savaşın mağdurlarına toprak iadesini ve tazminat ödenmesini öngören bir yasayı onayladı.  Gine özgür ve adil seçimler gerçekleştirdi ve ilk defa demokratik yoldan seçilen bir başkan, göreve başladı.  Ve Endonezya güvenlik güçlerinin görevlerini kötüye kullanmalarını önlemek ve dini hoşgörüsüzlüğe karşı harekete geçmek gibi zorluklarla yüzleşirken aynı zamanda canlı bir özgür medya ve gelişmekte olan sivil toplumu ile övünüyor.

Toplumlar insan hakları sorunlarını bastırmak yerine ele alınca gelişir.  Korkudan azade olmak, vatandaşların yatırım yapmasına, yenilik aramasına ve katılımda bulunmasına yol açtığı için ekonomilerin büyümesine sebep olur.  İnsan haklarının önemli olduğu yerlerde çocuklar, kendilerinin de önemli olduğu inancıyla büyürler; kendilerinin de onurlu bir yaşam sürdürebileceklerine ve kendi kaderlerini şekillendirmeleri gerektiğine inanarak büyürler.  İnsanlar hiçbir yerde bundan azını hak etmiyorlar.  Ve bu raporun aktivistleri rahatlatacağını, suistimalleri aydınlatacağını ve hükümet edenleri farklı ve daha iyi yollar olduğuna dair ikna edeceğini ümit ediyoruz.

Ve ilerleme görmek istiyoruz.  Bu raporu 35 yıl önce yayınlamaya başladık çünkü ilerlemenin mümkün olduğuna inanıyorduk.  Ve elbette 35 yıl önceden bugüne bir şema yapacak olursanız birçok yerde epey ilerleme görürsünüz.  Ama aynı zamanda uyanık olmamız gerekiyor ve bu rapor öyle olabilmemiz için kullandığımız araçlardan biridir.

Hepinize teşekkür ederim.  Şimdi sözü Dışişleri Bakan Yardımcısı Mike Posner’a veriyorum.